The Chair Company, 2. Bölüm Yayınlandı

Tim Robinson’ın yeni HBO dizisi The Chair Company, bir sandalye kazasıyla başlayıp ofis hayatının derinlerine inen bir kara komedi. Hikaye, küçük bir utanç anının nasıl bir paranoyaya, hatta varoluş krizine dönüşebileceğini anlatıyor. Ron Trosper (Robinson), bir ofiste sıradan bir çalışan. Sandalyesi kırıldığında sadece yere düşmüyor, kimliğini, kontrolünü ve gerçekliğini de kaybediyor. Dizi, Robinson’ın absürt mizahını modern dünyanın tedirginliğiyle buluşturuyor: komik olduğu kadar rahatsız edici.

The Chair Company, absürtlüğü ve gerilimi aynı anda taşıyor. Robinson’ın önceki işleri gibi skeç yapısına yakın ama bu kez daha bütünlüklü; şakalar, karakterin içsel çözülmesine hizmet ediyor. “Koltuk” burada yalnızca bir mobilya değil, bir sembol: kurumların içindeki kırılgan dengeyi, insanın statüye tutunma çabasını ve başarısızlık korkusunu temsil ediyor. Dizinin tonunu belirleyen de bu; bir yandan gülüyorsunuz, diğer yandan her şeyin altındaki o sessiz panikle karşılaşıyorsunuz.

Eleştirmenler diziyi hem eğlenceli hem de tuhaf biçimde içe dönük buldu. The Guardian, dizinin “ofis mizahını psikolojik bir çöküş hikayesiyle birleştiren, yılın en özgün komedisi” olduğunu yazdı. The Wrap ve Hollywood Reporter ise Robinson’ın mizahını “rahatsız edici derecede tanıdık” olarak tanımlıyor. Rotten Tomatoes’daki %100 açılış puanı, izleyicinin bu tuhaf enerjiyi sevdiğini gösteriyor. Fakat bazı eleştiriler, dizinin gizem ve tempo dengesinde yer yer tökezlediğini söylüyor — belki de bu dengesizlik, anlatının tam da konusu.

Alt metinde ise günümüz çalışma kültürüyle ilgili daha karanlık bir tablo var. The Chair Company, küçük hataların büyüyüp kimliği tehdit ettiği bir dünyayı gösteriyor. Komplo teorileri, gözetim kültürü, ofis rutinleri ve başarısızlık korkusu arasında sıkışan modern birey... Dizi, “bir koltuk neden kırılır?” sorusuyla başlıyor ama aslında “insan ne zaman kırılır?” sorusunu soruyor.